Linda Lirix http://www.lindalirix.com Hayat, 3 Renk Tadında Tue, 20 Jul 2021 15:03:56 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.6.29 Gurbaneeeyyyy! Kurban Ney?!?! http://www.lindalirix.com/227.html http://www.lindalirix.com/227.html#respond Tue, 20 Jul 2021 14:58:47 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=227 Bugün kurban bayramının 1.günü. Ailemi ziyaret etme veya kurban kesmek gibi bir durumumuz söz konusu olmadı. İlk işim sevdiklerimi (rehberde) büyükten küçüğe filtreleyip, bayramlarını kutlamak oldu. Evin genel temizliği ardından 2 kitap bitirdim. Telefonu elime alıp sosyal medyaya bir göz atayım dedim ki, demez olaydım. “Maddi durumumuzdan dolayı kurban kesemedik, bir pişirimlik kurban eti” diye […]

Gurbaneeeyyyy! Kurban Ney?!?! yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Bugün kurban bayramının 1.günü.
Ailemi ziyaret etme veya kurban kesmek gibi bir durumumuz söz konusu olmadı. İlk işim sevdiklerimi (rehberde) büyükten küçüğe filtreleyip, bayramlarını kutlamak oldu. Evin genel temizliği ardından 2 kitap bitirdim. Telefonu elime alıp sosyal medyaya bir göz atayım dedim ki, demez olaydım.
“Maddi durumumuzdan dolayı kurban kesemedik, bir pişirimlik kurban eti” diye paylaşımdan tutun, “Bir komşum kapımı çalıp da, “kurban kestin mi?” diye sormadı” ya varana kadar. Ardından çevremde şahit olduğum acınası(!) kurban sohbetleri geldi aklıma.
– Buzluğa 1 yıllık kurban etini nasıl sığdıracağız!
– Bayramdan önce yeni bir dondurucu mu alsak!
– Etin hepsini nerede muhafaza edeceğiz!
Ve benzeri o kadar çok gereksiz, gayet iyi niyetle(!) fakat yersiz, anlamsız cümleler duydum ki. Bu içerikli muhabbetler benim oldum olası tüylerimi ürpertir. Bayram; paylaşmaktır diye öğretti bize büyüklerimiz. Ama güncel bayram kutlayanların; yaşamak(!) için kışlık stoğunu güncelleyen karıncalardan hiç bir farkı kalmadı maalesef. Yarına çıkacağımızın garantisine vakıf olamayan biz, 1 yıllık etimizi stoklama cüretini nereden buluyoruz aklım almıyor.
Geleyim gördüğüm paylaşımlara. Nefsimizi dize getirmek için oruç tutuyoruz, yokluğu bilelim, muhtaç olanların halinden azda olsa anlayalım diye. Bu süreçte komşumuzun kapısını çalıp 1 kap yemek de bizden olsun diye muhabbeti arttırıyoruz, paylaşıyoruz. Onda olup olmadığını bilmiyoruz, incineceğini düşünerek soramıyoruz. Üzerimize düşeni yapmaya çalışıyor, güzeller güzelinin de dediği gibi; o açken biz tok yatamıyoruz(!).
Yokluğu, istediği anda istediği her şeyin olamayacağını çocuklarımıza daha minicikken aşılamamız gereken bizler; sayfalarda; kurban eti isteme rahatlığını nereden buluyoruz!           Allah kimseyi yoklukla sınamasın, gördüğünden geri koymasın, muhanete muhtaç etmesin, istemek zorunda bırakmasın. Fakat bu neyin yüzsüzlüğü anlam veremiyorum. Varsa vardır, yoksa yoktur. Yemek zorundasın. Yemezsen ölürsün. Fakat kurban eti istemek, vermemek kadar çirkin geliyor gözüme.
Sağ elimin verdiğini sol elimin görmemesi gereken bir dindeyim ve dindaşlarımın kafasında ki deli soruya gelelim bir de; “kurban kestim mi?”
“Yaaaağğğ, adam sana kurban eti verip vermemek için sormuştur!” denir ya ardından. Sen beni o kurbana uygun görüyorsan; hazırlar kapıma kibarca gelirsin. Kesmediysem; Allah kabul etsin söylemlerimle, teşekkür eder alırım. Kestiysem; (kibarca) verebileceğin başka birileri var ise onlara yönlendiririm.
Kestin mi? Ne kestin? Kaça aldın? Kime dağıttın? Kaç kişi ortak girdiniz? Nereleri sana düştü? Derisini n’yaptınız? Kelleyi kim aldı? vs vs vs. Allah, Peygamber aşkına, bu kadar meraklı olmayın. Bu merak inanın hiç kimseye bir fayda sağlamaz. Ne kesip, dağıttığınızdan, ne alıp ettiğiniz duadan hayır gelir. Niyet de önemli çok ayrı mesele fakat amelin hayrını bırakan da sessizlik olmalı diye düşünenlerdenim.
Bir de yukarı da dile getirdiğimiz, kurban eti stoklama konusu var, bizi en çok üzen, en düşündüren versiyonundan. Bu konu ile ilgili yazabileceğim her şey hakaret içerikli olur.
Yapmayın.
Madem yapıyorsunuz, hakim olamıyorsunuz, bunu sessizce yapın ki şahit olup da, üzülmeyelim.

Bayram; paylaşmaktır. Bayram bir yetimin, bir öksüzün, evine aş götürmekte zorluk çeken bir ana-babanın gülümsemesidir.
Bayram kutlarken bu ruhu asla yabana atmayacağımız, bilinçli, sağlıklı, bol paylaşımlı, mutlu nice nice bayramlarımız olsun.

Gurbaneeeyyyy! Kurban Ney?!?! yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/227.html/feed 0
Kıskançlık & Sakınma Arasında ki İnce Çizgi! http://www.lindalirix.com/kiskanclik-sakinma-arasinda-ki-ince-cizgi.html http://www.lindalirix.com/kiskanclik-sakinma-arasinda-ki-ince-cizgi.html#respond Thu, 02 Jan 2020 11:16:50 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=223 Genel olarak sevgiyle doğru orantılı olduğu iddia edilse de, tek gerçek açıklaması HASTALIKTIR. “Güvenim tam fakat seviyorum işte naaapiiimmm” gibi bir cümle, insanoğlunun çelişkiden öte gidemediğinin bir göstergesidir. Karşılıklı güven var ise, sevgi, aşk, sadakat, vs vs kendiliğinden olur gider zaten. Fakat aşk, sevgi vs vs, güvenin oluşmasında asla bir sacayağı olamaz. “Seviyorsa kıskanır” cümlesini […]

Kıskançlık & Sakınma Arasında ki İnce Çizgi! yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Genel olarak sevgiyle doğru orantılı olduğu iddia edilse de, tek gerçek açıklaması HASTALIKTIR. “Güvenim tam fakat seviyorum işte naaapiiimmm” gibi bir cümle, insanoğlunun çelişkiden öte gidemediğinin bir göstergesidir. Karşılıklı güven var ise, sevgi, aşk, sadakat, vs vs kendiliğinden olur gider zaten. Fakat aşk, sevgi vs vs, güvenin oluşmasında asla bir sacayağı olamaz. “Seviyorsa kıskanır” cümlesini ele alalım.

Neden? Niçin? Kimden?
İnsanların; sevdiklerinin duygularını tartmak için girdiği garip durumları açıklamakla kalmayıp, onaylayan birileri varsa, o girdapta ömür boyu dönmeye mahkumlardır.
Sevdiğim bana direktif vermesin, “onu / bunu / şunu yapma” gibi cümleler sarfetmesin. Tabi olsun, Biat etsin. “Sen varsan, varım” diyebilsin. Bunu diyemeyen, ya da bunu dememize engel olan insanlara değil kalbimizi, evimizin kapısını bile açmamalıyız. Konu sadece sevgi değil aslında. Beşeri ilişkiler de aslolan güvenin, kıskançlık adı altında; dejenere olması, mutasyona uğrayıp, ilişki süreçlerinin yönünü sapıtması gibi bir gerçek ile karşı karşıyayız maalesef. “İnsan sevdiğini sakınır” kelimesini çevirip; kıskanır dedik. Sakınmak ve kıskanmak arasındaki farkı göremeden, sevdiğimizi iddia ettiğimiz insanları sırf bu düşünce üzerine hep incittik.
Çalıştığımız ortamlarda, kapı komşumuzda, akrabalarımızda, bakkal, market, özellikle de toplu taşıma araçlarında, bir şekilde karşımıza çıkan garip insanlar olmuştur. Kıskançlık sadece sevilen üzerinde değil, sevilmeyen üzerinde de inanılmaz etkilere neden oluyor. Seviyorsan; incitiyorsun, sevmiyorsan; yine incitiyorsun. İnsanın sevdiği ve sevmediğine uyguladığı etki, aynı tepkiye neden oluyor ise; burada kesinlikle bir problem vardır. İnsan; sevdiğini kıskanmaz, sakınır. Sevmediğini kıskanır. Bu da; “Onda (onun) var da bende (BENİM) neden yok!” ile başlar, haset, kibir, çekememezlik vs vs kalbi karartan içeriklerle devam eder. “Ben” dediğin anda, içindeki tüm bastırılmış duygular şaha kalkar.

SEN! KİMSİN?
Seviyorum, kıskanırım deyip, sevdiklerini hiçe sayan, onlara sadece meta muamelesi yapan. Kalbimle hareket ediyorum deyip, hareket ettiğini iddia ettiğin tüm taraftarlarını yıkıp geçen, yok eden…
Sevmediklerine uyguladığı psikolojik şiddetinde kendi boğulan, içi içini yiyip bitiren, tüketen, fakat halâ gözü sahip olamadıklarında olan…
YAPMA..
Sevmek; saygı duyma ile başlar. Saymadığın bir insanı sevdiğini iddia edemezsin. Sevmediğin bir insanı da bu sebeple değiştirmeye, kendine benzetmeye çalışamazsın.

Kıskançlık & Sakınma Arasında ki İnce Çizgi! yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/kiskanclik-sakinma-arasinda-ki-ince-cizgi.html/feed 0
Sadece Bayram… http://www.lindalirix.com/sadece-bayram.html http://www.lindalirix.com/sadece-bayram.html#respond Tue, 21 Aug 2018 12:45:36 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=215 Yıllar önceydi.. Annemin (bed)duası uluslararası kabul edilmeden önce. Nasıl sinirlendirdiğimizi hala kestiremiyorum. Arefe gecesi annemin bir gün öncesinden tırtıkladığım güzel baklavasının üzerine dökülürdü kaynar şurubu. Bayramlıklar son işlemlerden geçer, yatağın en yakınında yerlerini alırdı itina ile. Ertesi sabah babam ve abim camiden geldiğinde el öpme töreni ile başlardı bayram merasimi. Kişi başı 1 adet baklavanın […]

Sadece Bayram… yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yıllar önceydi.. Annemin (bed)duası uluslararası kabul edilmeden önce. Nasıl sinirlendirdiğimizi hala kestiremiyorum.
Arefe gecesi annemin bir gün öncesinden tırtıkladığım güzel baklavasının üzerine dökülürdü kaynar şurubu. Bayramlıklar son işlemlerden geçer, yatağın en yakınında yerlerini alırdı itina ile. Ertesi sabah babam ve abim camiden geldiğinde el öpme töreni ile başlardı bayram merasimi. Kişi başı 1 adet baklavanın yer aldığı bir tabak ve çatallar dolaşırdı elden ele. Kahvaltıdan önce ağızlar tatlanırdı. Sonra ye yiyebildiğin kadar. Onlar camiden gelipte kapıyı çalmadan gelmezdi bayram eve.
En son ne zaman bayram gelmişti ki! Ya da bayram çocukları en son ne zaman çalmışladı kapımızı.. Sanırım 11 yıl önceydi. Net hatırlamıyorum bile. Genelde evde tek başıma, elimde çikolata kavanozu ile bulurum kendimi bayram günleri. Kim öldürmüştü ki bu ruhu! Elimizdekilerin kıymetini kaybedince mi anlamak zorundaydık!
”Kaç yıldır kızına bayramlık almıyorsun’’ diye sorsalar, ”Bize hergün bayram” deme potansiyeli taşıyan bir annenin mazi çığlıkları mı bunlar!
Kendi ellerimizle toprağını attığımız kutsallarımızı yad etmek ne kadar hakkımız! Saat 12:30 ve ben babamı hala arayamadım. Arayıp aramamakta ise hala kararsızım. Yine geçmişi kurcalayıp kırar mıyız acaba bu güzel(!) bayram günü birbirimizin kalbini diye düşünmeden edemiyorum.
Sıla-i rahim denen gerçeğin, vücut bulması gereken bu özel günlerde sımsıkı sarılın ailenize, eşinize, dostunuza.. Kayıplar için üzülmeyi bırakın, elinizdekileri kaybetmeden anı yaşayın..
Bayram.. Şimdi külleri savruluyor beyinlerimizde.. Kim bilir ruhu nerelerde!
Tüm inananların bu güzel(!) bayram günlerini en içten dileklerimle kutluyorum. Nice nice sağlıklı, mutlu, her konuda bol kazançlı(!), orijinal bayramlara…

Sadece Bayram… yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/sadece-bayram.html/feed 0
Bizimkisi Bir Hıdır & İlyas Hikayesi (!) http://www.lindalirix.com/203.html http://www.lindalirix.com/203.html#respond Tue, 15 May 2018 07:10:22 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=203 Hızır ve İlyas aleyhisselamın yeryüzündeki vuslatı ile başlar ruhların baharla sevinç bulması. Baharın gelişi, tüm canlıların yeniden hayat buluşu, bolluğun, bereketin simgesi olan Hıdırellez; dostluğu, bütünlüğü, kardeşliği aşılar ruhlara. Birçok kişinin geçmişini bile bilmeden, kendisini sadece eğlence(!) rüzgarına kaptırdığı Hıdırellez’i tüm detayları ile irdelemek de bize düştü. Yurdumuzda bu yıl (2018’de), Miladi 5 Mayıs Cumartesi […]

Bizimkisi Bir Hıdır & İlyas Hikayesi (!) yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Hızır ve İlyas aleyhisselamın yeryüzündeki vuslatı ile başlar ruhların baharla sevinç bulması. Baharın gelişi, tüm canlıların yeniden hayat buluşu, bolluğun, bereketin simgesi olan Hıdırellez; dostluğu, bütünlüğü, kardeşliği aşılar ruhlara.
Birçok kişinin geçmişini bile bilmeden, kendisini sadece eğlence(!) rüzgarına kaptırdığı Hıdırellez’i tüm detayları ile irdelemek de bize düştü. Yurdumuzda bu yıl (2018’de), Miladi 5 Mayıs Cumartesi akşamı başlayıp, 6 Mayıs Pazar akşamına dek sürecek olan bu bayram da tüm dileklerin ve duaların gövde gösterisi yapacağı aşikardır. İnanış o ki; Hızır (as)’ın dolaştığı her yer çorak topraktan yeşil bitkilere bezenir, kurak alanlar ırmaklarla dolar taşar, bolluk ve bereket sicim sicim yağar bi’iznillah. Bu inanışla her Hıdırellez, Hz. Muhammed (sav)’i simgeleyen gül ağaçlarının toprağını havalandıracak, kendisini gelin gibi süsleyecek, umutla, özenle birçok aktivitelerde bulunacağız yine yeni yeniden. Bizim bereket hikayemiz(!); ne Satürn’den olma Rhea’dan doğma Ceres kadar, ne, ”aşkın babası bolluk, anası yokluk” fikrini tez olarak ortaya süren, evliliği ile gündeme gelen Poros’un melankolik hayatı kadar, ne Homeros’un diline sakız olan, nam-ı diğer buğday güzeli Demeter kadar ismi nam yapmamış, ilgi çekmemiş olsa bile, ilk çağlardan beri Mezopotamya, İran, Anadolu, Osmanlı, Balkanlar ve tüm Doğu Akdeniz ülkelerinde baharın gelmesiyle coşku ile kutlanan bir bayramdır. Akşamdan hazırlanıp, gece gül dallarına asılan keselerin ardından dalınan güzel rüyalara, sabahın erken saatlerinde Hızır (as)’ın geldiği umudu ile veda edilir.. İnanış o ki, hastalık ve nazarlardan korunmak için yakılır ateşler. Birçok kültür tarafından vazgeçilmez ritüeller arasında yer alır bu aktivite. Yılan figürlü asası ile deva saçan Asklepios’un bile ateşten atladığı ironisi var birde kafamızda.
Minik minik ellerin bile inşaa ettiği evler vardır. Hızır (as)’ın gece gelipte dokunması için dualara el açan minik eller… Özenilerek yapılır bu evler. Kenarı bozulsa uyku rahat vermez.. Yapısı da görsele göre değil, hayallerde ki isteğe göre şekillenir. Yurdumun bazı yörelerinde, bugüne özel edilen duaların kabuledilmesi için verilen sadaka, tutulan oruç, kesilen kurbanlar da söz konusudur.
Hızır, Hıdır (&Hadır) olarakta nitelendirilen Arapça kökenli bir kelimedir ve anlamı yeşilliktir. Kur’an-ı Kerim’in Kehf suresinde ”Salih adam” kıssasında geçen kişinin Hızır (as) olduğunu ve alimlerin bir kısmının Nebi, diğer bir kısmının ise Veli olduğunu ileri sürmektedir. Veli olduğunu bile kabul etsek, İkinci Tabaka-i Hayatta bulunmakta ve bu mertebede aynı anda birçok yerde var olabilmesi mümkündür. Ebu Hureyre (r.a)’nin nakline göre Hz. Muhammed (sav) Hızır’a, Hızır denmesini anlatırken; ”Hızır otsuz kuru bir yere oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen dalgalanırdı” şeklindedir.
İsrailoğulları Peygamberlerinden olan İlyas (as) ise Tevrat’ta Elia ismi ile anılan, Kur’an’da ise ”İlyasin” şeklinde anılan (es-Saffat, 37/130) Peygamberliği bildirilen ve ”Hiç şüphe yok ki İlyas gönderilen Peygamberlerdendir” (es-Saffat 37/123) şeklinde hitabedilen İlyas (as), İsrailoğullarına Allah’ın elçisi olarak gönderilmiştir. M.Ö 9.yy da yaşadığı ve o zamanlarda İsrailoğullarının Ba’l adında dört cepheli put’a tapıyor olduğu bilinir. İlyas (as), tüm çabalarına rağmen bu puta tapmaktan vazgeçirememiştir onları. Peygamberliğini yalanlayarak (es-Saffat 37/124) O’nu ülkeleri olan Ba’lbak’ten çıkarmışlardır. Sonrasında bir çok musibet ile gazaba tabi tutulan İsrailoğulları, İlyas (as)’ı geri çağırmalarına rağmen, tekrar ona nankörlük yapmış ve tamamen uzaklaşmasına sebep olmuşlardır. İlyas (as)’ın, zamanın hükümdarları ile birçok mücadeleye girdiği ve birçok zaman mağarada yaşadığı kaydedilmektedir.
Sonrasında ise söz konusu vuslat gerçekleşir. Ve zamanla dejenere olan masumane buluşma yerini birçok bid’at e bırakmıştır. Gül dallarına asılan keseler, bağlanan çaputlar, bekar kızların gömdükleri yüzükler, kurulan masalar, çalınan davullar, yakılan ateşler, yapılan maketler vs vs.. Kısaca islam ile çelişen aktiviteler devreye girer. Minicik beyinleri, yine yeni yeniden, kendi beyinciklerimizle nasıl yıkadığımıza, vücudu hayattayken ruhlarına kendi ellerimizle nasıl toprak attığımıza hepbirlikte şahit olmaktayız.
Hristiyanların, Saint Georges yortusunun bir farklı versiyonu haline gelen yeni moda Hıdırellez, müslümanların noel kutlamaları, kara cuma ya eşlik etmeleri kadar manidar olsa gerek. İslam’ın Tevhid inancından uzak, sahte, mitolojik dürtülerin, şamanist kalıntıların artıkları olarak kutladığımız Hıdır ve İlyas’a dualarımızı iletmeleri temennileri ile..

Bizimkisi Bir Hıdır & İlyas Hikayesi (!) yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/203.html/feed 0
Yeşil Cübbeli Noel Baba.. http://www.lindalirix.com/yesil-cubbeli-noel-baba.html http://www.lindalirix.com/yesil-cubbeli-noel-baba.html#respond Sat, 31 Dec 2016 19:42:48 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=194 2016’ya elveda dediğimiz bu son saatlerde son kez paylaşım yapmak istedim. Konu konusunda kısır olunca eldeki malzemeler le birşeyler yazayım diyorum. Malum, yeni yıl, yeni umutlar vs vs.. Miladi takvimin başı, Hristiyanların yortu sonrası, Müslümanların Mekke fethi, bilmediğimiz birçok kişinin doğum günü, ölüm günü, evlilik falan filan.. Bodoslama, Noel kutlayan sevdiklerime ithaf edeyim. Sefiller kitabını […]

Yeşil Cübbeli Noel Baba.. yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
2016’ya elveda dediğimiz bu son saatlerde son kez paylaşım yapmak istedim. Konu konusunda kısır olunca eldeki malzemeler le birşeyler yazayım diyorum.
Malum, yeni yıl, yeni umutlar vs vs.. Miladi takvimin başı, Hristiyanların yortu sonrası, Müslümanların Mekke fethi, bilmediğimiz birçok kişinin doğum günü, ölüm günü, evlilik falan filan.. Bodoslama, Noel kutlayan sevdiklerime ithaf edeyim.
Sefiller kitabını okuduktan sonra ki her Noel, Jean Valjean gelir aklıma. Düşkün babası, hayırlarını gizli saklı yapan pamuk şekeri bi amcamız olur kendisi.
Ve başrol kahramanımızla kısmende olsa aynı amaç uğruna yaşamış Nicholaos, nam-ı diğer Noel Baba..
Noel Baba’ya aslında bir çok kişiden oluşan sevimli dedeler topluluğu desek yalan olmaz. Romanların Belfana, Almanların Berchta ve Knecht Ruprecht, Rusların Buz Dedesi (Ded Maroz), Boynuzlu Viking amcalarımızın Odin Wodan dedelerinin sentezleşmesiyle oluşan sevimli bir büyüğümüz olur kendisi.
Hepsinin yaşam gayesi neredeyse aynıdır. Yoksulu giydiren, açı doyuran, koruyucu, dili dualı iyilik melekleridir.
Nicholaos amcamız Patara’da dünyaya gelmiş olan Noel Babaların kralıdır.
“Liman kentinde doğupta, deniz yolculuğu yapmadan olmaz” deyip, sık sık denize açılan Nicholaos dedemizin neredeyse tüm yolculukları kazasız-belasız geçmiştir. Bunu ermişlik olarak nitelendiren insanların başında İtalyanlar gelmiş ki ölen adamı mezarında bile rahat ettirmeyip (söylenti o ki) haçlı seferleri sırasında kemiklerini araklamışlardır.
İtalyanlar bu kemikleri Nicholaos’ın adına yaptırdıkları katedralde saklıyor olmalılar ( bu konuda ki tüm bilgiler hava-civa). Sözü geçen katedral bizim Mekkemizin farklı bir versiyonudur. Yani sadece inançlar faklı desem daha doğru olur. Mevlana’dan 1 gün önce başlar Nicholaos’ı anma günü.
Rahmetli Nicholaos’ın şimdi ki görseline kavuşma sebebi de, ona bacasız fabrika muamelesi yapan ecnebilerin işi işte. Yeşil kıyafetlerini kırmızıya çeviren coco cola nın bizzat kendisidir. Malum, reklam furyası taaa o zamanlarda da inancın önüne geçiyormuş. Bu yüzden lütfen kimse; “eskiden şöyle şöyledi de, yok efendim ecnebiler dinine daha sadıkta..” falan filan demesin bana.
Adam bildiğiniz yeşil cübbeli, Kudüs’e hacca gitmiş bi hayırsevermiş işte.
Mevlana’nın batı versiyonu Nicholaos amcamız, zengin tüccar oğlu, garip babası, yoksul doyuran adammış. Ve kemiklerinin kim bilir kimler tarafından kutsal sayılıpta ortadan kaldırıldığı sevimli Dasher, Dancer, Prancer, Vixen, Comet, Cupin, Donder, Blitzen ve palyaço burun Rudolph.. Kurban edek, mundar gitmesinler desek, cani derler, kendi peygamber gibi gördükleri adama kırmızı don giydirenden daha ne beklenir ki..
Yazım tamamen ironiden ibarettir..
Linda’s

Yeşil Cübbeli Noel Baba.. yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/yesil-cubbeli-noel-baba.html/feed 0
Bir Varmış Bir Yokmuş http://www.lindalirix.com/bir-varmis-bir-yokmus.html http://www.lindalirix.com/bir-varmis-bir-yokmus.html#comments Wed, 30 Nov 2016 15:11:26 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=181 Bir varmış, bir yokmuş. Bir köyde zengin bir muhtar yaşarmış. Köyün neredeyse çoğu onun toprağıymış. Kısa, şişman, kara, güleç yüzlü bir adammış(!). Oğlu, eli ekmek tutmaz, babasının parasını yiyen cahil bir çocukmuş. Askerliğini yapıp geldiğinde babası ona güzel, beyaz, BMW cinsi bir at almış. Ve bir gün bu cahil oğlan köyün kenarından atını dörtnala sürerken […]

Bir Varmış Bir Yokmuş yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
yapici

Bir varmış, bir yokmuş. Bir köyde zengin bir muhtar yaşarmış. Köyün neredeyse çoğu onun toprağıymış. Kısa, şişman, kara, güleç yüzlü bir adammış(!). Oğlu, eli ekmek tutmaz, babasının parasını yiyen cahil bir çocukmuş. Askerliğini yapıp geldiğinde babası ona güzel, beyaz, BMW cinsi bir at almış.

Ve bir gün bu cahil oğlan köyün kenarından atını dörtnala sürerken yaşlı bir asker emeklisine çarpar. Hızının şiddeti, vadenin de dolması ile oracıkta can verir amca.  Zengin muhtarın paçaları tutuşur, yüzü o günden sonra hiç gülmez olur. Olay sonunda Kadı’nın elinden öper. İnsanoğlu ya, çiğ süt emmiş. Kadı olayı ölçer-tartar ve beyaz atın hızını göz ardı edip, kusuru ölmüş adamda bulur. Bir zaman sonra eşini yitiren teyzenin kapısını çalar muhtar ve şöyle der; ‘’Hanım hanım! Öde oğlumun atının 50 bin liralık tedavi masraflarını.’’ Zavallı kadın, eşini, evinin direğini, can yoldaşını kaybettiğinin acısını yaşayamazken birde nasıl, nereden ödeyeceğini bilemediği bu hesap çıkar ortaya. Tasını-tarağını toplar ve büyük şehirlere gider deva bulmaya. Derdini anlatır basına, dile gelir sessiz çığlıkları. O adalet ararken, muhtar köy hanelerini gezer her gün. Haklılık sebeplerini anlatır, dili döndüğünce, beyni bastığınca. Yetemediği yerlerde hakaret girer devreye, küfür girer. Eşini bir hiç uğruna kaybeden kadını , sus payına tepkisiz kaldığı için yerden yere vurur muhtar.

Ey insanoğlu! Bilmez misin ki birde ebedi hayat var! Yaptığın eziyetin, hainliğin, tepkisizliğin hesabının tek tek sorulacağı bir mekan var. Peki ya zenginin variyetinden dolayı ona bid’at edenler. Gözlerimizin önünde yaşanan bu olayda tepkisiz kalmak benim canımı çok yakıyor. Düşünüyorum ne yapabilirim diye fakat elimden bir şey gelmiyor, gelemiyor. Gözlerimi kapatıyorum ve planlar yapıyorum, en detaylısından. Sonra gözlerimi bir açıyorum, Sherwood Ormanları’nda okumla cirit atıyorum muhtar ve yanlılarının peşlerinden ve yakalayıp onları ağaca asıyorum.  Fakir köylü çevremde toplanıp, dua etmeye başlıyor. ‘’Sen çok yaşa Robin Hood’’ diyorlar. Gözlerimi açtığımda, 12. yy’dan çoktan ayrılmış bir meczup gibi hissediyorum kendimi.

‘’İmtihan’’ diyorum. Böceğinden sineğine, tenyasından asalağına kadar.. Birileri birilerinin iyi ya da kötü imtihanı olacak. Yastığa başını koyduğunda vicdanının ‘’elhamdülillah’’ sesini duyabiliyorsan sıkıntı yok.  Allah ibret olanlardan değil, ibret alanlardan eylesin..

linda

Bir Varmış Bir Yokmuş yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/bir-varmis-bir-yokmus.html/feed 6
Hayde http://www.lindalirix.com/hayde.html http://www.lindalirix.com/hayde.html#respond Sun, 27 Nov 2016 21:48:06 +0000 http://www.lindalirix.com/?p=120 Hayatımın hiçbir döneminde o dillere destan aşklardan payıma bir şey düşmedi. Ne Romeo’nun Juliet’ i, ne de Mecnun’un Leyla’sı oldum. Piraye’sine; ”Ben senden önce ölmek isterim” diyen Nazımlar girmedi hayatıma. Hayatımın hiçbir sabahında burnumda kahvaltı kokusu ile uyanmadım. Ne kapıma bir gün olsun çiçek, ne de defterimin arasına derin duygularla yazılmış bir mektup bırakıldı.. Bir […]

Hayde yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Hayatımın hiçbir döneminde o dillere destan aşklardan payıma bir şey düşmedi. Ne Romeo’nun Juliet’ i, ne de Mecnun’un Leyla’sı oldum. Piraye’sine; ”Ben senden önce ölmek isterim” diyen Nazımlar girmedi hayatıma. Hayatımın hiçbir sabahında burnumda kahvaltı kokusu ile uyanmadım. Ne kapıma bir gün olsun çiçek, ne de defterimin arasına derin duygularla yazılmış bir mektup bırakıldı..

Bir insanın aşk için nelerden vazgeçebildiğini hep kitaplarda okudum. Dali, kalbindeki sevgiyi anlatırken şöyle diyordu; ”Hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım. Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyorum.” Gala’nın ölümüyle birlikte yaşamak için bir sebebim kalmadı artık diyordu Dali. O benim karım, ilham perimdi.. Bu satırları okurken gözlerime yaşlar, içime bir boşluk dolar. Yalnızlık desem değil, kıskançlık desem değil. Neden bu hayatta herkes bu duyguları tadacak kadar şanslı değil!

Bu dünyada birileri çok sevildi yada seviyor. Paris, Helen’de muhakkak birşeyler buldu. Truva’nın tarihini değiştiren bu aşk tesadüf olamaz. Titian’ın Urbino Venüsü’nü  çizerken aldığı ilham, somut bir güzellik olmak zorunda değil mi! Peki Napolyon’un Josephine’i, Dante’nin Beatric’si, Sartre’nin Simone de Beauvoir’i, Justinyanus’un Teodora’sı… Sezai Karakoç’un ” Bir bakışın ölmem için yetecek” dediği Mona Roza’sı sonra.. Barbie’nin bile gözü ondan başkasını görmediği Ken’i..

Bazen düşümde büyük aşklar kuruyorum ve sonra kendime başrol veriyorum. Ve sonra kendi kendime diyorum ki ”nasıl bilebilirim ki birilerinin hayatını değiştirmediğimi!” Belki birilerinin uykularını kaçırdı hayalim, belki adıma uzun mektuplar yazıldı fakat cesaret edilemedi. Belki de bir şiire, bir yazıya, bir resme ilham oldum bende. Belkide dünyayı ayaklarıma serecek olan adam yolumdan geçti de ben bakıp görmesini bilemedim.

Sonra diyorum ki kendi kendime; hayat herkese el sallamıyor. Bazen nanik, bazen el hareketlerinin en farklı versiyonu ile ”hayde” diyebiliyor. Belki de ”Hay de” diyor. Umutsuzluk, yelkeni kocaman, kendi küçücük bir kayık  belkide. Rüzgar, çetin estiğinde kayığı bile alıp götüren, olmadık bir delikte gözlerini açmana vesile olan bir vaka belkide.. Var olanlarla yetinmek değil mesele. Sahibi olduğun varlığın gerçek değerini kavrayabilmekten geçiyor!

linda

Hayde yazısı ilk önce Linda Lirix üzerinde ortaya çıktı.

]]>
http://www.lindalirix.com/hayde.html/feed 0